“Bedensel ve Ruhsal Arınma Geleneği”
Türklerin yaşamında hamamlar sadece bir yıkanma yeri değil, daha ötesi sağlık, sosyal ve kültürel etkinliklerin yaşandığı merkezlerdir.
İnsanoğlunun yaşamsal gereksinimlerinden biri olan suyun sağlık amacıyla kullanımı, hamam ve kaplıca gibi su mekanlarının inşasına yol açmıştır. Bu yapı türlerinden biri olan hamamlar, özellikle insanların yıkanma ve temizlenme ihtiyaçlarına cevap vermektedir. Bunun yanı sıra, hamamlar her dönemde toplumların dini inançları doğrultusunda mimari değişim göstermiş ve sosyal yaşantıların bir parçası olmuştur.
Hamam sözcüğünün kelime anlamı; “banyo, sıcak olmak ve sıcak yer” anlamına gelmektedir. Anlam olarak, Türkçe, Arapça ve İbranice dillerinde benzerlik göstermektedir. Ancak, hamam sadece bu sözcüklerden türeyen anlamla kısıtlı değildir. Türkler sayesinde, yani Türk Hamamı olgusuyla kültürel bir anlam da kazanmıştır. Kültürel ve geleneksel gerçeklere dayanarak tanımlamak gerekirse; sadece bir yıkanma yeri değil, daha ötesi“sağlık, sosyal ve kültürel etkinliklerin yaşandığı merkezler” diyebiliriz. Sağlık amaçlı bir yaklaşımla tanımlayacak olursak; “yıkanma, arınma ve şifa bulmaya mahsus yer “ olarak tanımlanabilir.
İnsanlar, tarih boyunca yıkanmayı hem dinsel, manevi hem de bir rituel olarak kullanmışlardır. Bunun yanında da bu rituel insanların fiziksel olarak da temizlemelerine yardımcı olmuştur. Müslümanlar bedensel ve ruhsal arınmaya son derece önem verdiklerinden dolayı hamamlar inşa edilmiş ve tercih edilmiştir. Bundan dolayı, hamam için “bedensel ve ruhsal arınma geleneği” tanımlamasını yapmak yanlış olmasa gerek.
Türkler, tarihi asaletleri ile temiz bir millettir. İslamiyeti kabul etmeleri ve İslamiyetin temizliğe ait hükümlerini büyük bir titizlikle uygulamaları neticesinde bilhassa, İstanbul’un fethinden sonra burada ve devletin dört bir yanında binlerce hamam yaptılar. İslamiyet’te temizlik dinin temel taşlarından olduğu için hamamlar da camiler kadar büyük önem kazanmış ve çok sayıda inşa edilmiştir. On yedinci, yüzyılda, yalnız İstanbul’da 168 adet büyük çarşı hamamı vardı. Osmanlı döneminde inşa edilmiş 237 İstanbul hamamından bu gün sadece 60 adedi faaliyetini sürdürmektedir.
Hamam kültürü eski medeniyetlerde başlayıp zamanımıza kadar tarihin her çağında her medeniyetin süre gelen kültürel bir parçası olmuştur. Fakat, hamam dendiği zaman ilk olarak Osmanlı ve Türkler akla gelir. Çünkü, Hamamın asıl sosyal, kültürel gelenekleri ve uygulamaları Türklerle birlikte gelmiş ve günümüze kadar taşımıştır. Bundan dolayıdır ki, hamam denince Türkler, Türkler denince hamam akla gelmektedir.
Bir zamanlar “han hamam sahibi olmak” sözcüğü ile insanların varlık durumu tespit edilirdi. Şöhret ve zenginlik göstergesiydi. Eskiden vakıf olarak yaptırılan hamamların bazıları şahıslara ait mülk haline dönüşürken, bazıları ise, devletin kültür varlıkları olarak bakılmıştır.
Hamam, birçok sanat dalına da konu olmuş ve çok sayıda farklı alanda eserin meydana gelmesine neden olmuştur. Batılı ressamlar oryantalist tablolarda hamam konusunu ince ayrıntılarına kadar resmetmişler. Bunun yanında, edebiyata, şarkı, türkü ve filmlere de konu olmuştur.
Türk hamamlarının, temizliğin yanı sıra, eğlence, doğum ve evlilikle ilgili pek çok sosyal olaya sahne olması açısından, Türk toplumsal yaşamında oldukça önemli bir yeri vardır. Anaların kız beğendiği, kadınların sohbet ettiği, yedi mahallenin dedikodusunun yapıldığı, temizlenip paklanılıp, kınaların yakıldığı, şehir dedikodularının yanı sıra saraydan taşan, oraya gelene kadar bin bir değişikliğe uğramış havadislerin konuşulduğu bu mekânın bir diğer özelliği de, kadınların yeni takılarını ve giyim kuşamlarını birbirlerine gösterme fırsatı idi.
Sosyal Medya